25 Ocak 2016 Pazartesi

BİR KÜÇÜK KUMBARACIK...

Dünyada bir çok şeyin hikayesi vardır bence,
hikayesi olmayan şeyler bana ölü gibi gelir...
belki ''yok canım bunun ne hikayesi olacak!'' dediğimiz bir bardağın, çanağın yada çorabın bile ağzı olsa eminim anlatacağı çok şeyi vardır!
Gittiğim yerlerde tesadüfen hikayeler dinlemek beni hep mutlu etmiştir.
haftalarca gitmek isteyip de gidemediğim Bilecik/Pazaryeri/Kınık  köyüne bir kumbara alma sevdasına sonunda gittim.
 =)

Harika bir tecrübe ve gün oldu benim için.
bir çömleğin nasıl şekil aldığını nasıl hissedilerek şekil verildiğini yapılış aşamalarını görüp öğrenmiş oldum.
beni çok etkiledi ve bir kez daha her şeyin iyi yada kötü bir hikayesi olduğunu görmüş oldum.
Kınık köyü çömleklerin yapıldığı yer oluyor.
tertemiz havası ve misafirperver insanları var.
daha ilerisine gidildiğinde ise harika bir gölet mevcut. baharda gitmenizi tavsiye ederim (Küçükelmalı göleti)
benim amacım çömlekten yapılmış kumbara almaktı.
harika bir sohbet işin süprizi oldu.


Bir çömlek deyip geçmemek lazım
o kadar büyük el emeği var ki işin ucunda gözlerimi dört açıp lunaparka gelmiş çocuklar gibi şaşkın şaşkın her yere bakakaldım.
işin mutfağına girince ''vay be'' deyip far görmüş tavşan gibi kala kaldım.
beni çok etkiledi, hikayelere, el emeği ürünlere, eskiye, doğaya aşık bir kız olarak.
tezgaha gelip şekil alana kadar bir çok aşamadan geçiyormuş bizim çömlek kumbaramız meğer.
daha sonra bu şekilde sıkıştırılıp silindir gibi çıkarılıp kesiliyor daha kolay şekil alması için.


 sonra ustamızın tecrübeli ellerine bırakılıp şekil almaya geçiyor kumbaramız.


Ama hepsine standart şekil verip geçilmiyormuş, ustamızın dediğine göre;
dokunduğunda hissederek şekil veriyormuş.
kimisi daha ıslak, kimisi daha sert, kimisi daha yumuşak olduğu için eline aldığında karar veriyormuş nasıl olacağına.
sonra hünerli ellerinde vazo, kumbara oluveriyor çamur...

masal dinler gibi dinledim anlattıklarını.
sihir yapıyormuş gibi hiç bir anını kaçırmamak için gözümü bile kırpmamaya çalışarak hafızama almaya çalıştım oluşan çömlekleri.

kurumaları için raflara kaldırılıyor ve bitti derken aslında yeni başlıyormuş kumbaramızın işlemleri.
bunların süslenmesi, boyanması, tutkallanması, fırınlanması varmış daha...

sonrada satış için kasalara yükelenip yeni sahiplerine ulaşmak için yola çıkıyormuş kumbaralar.
benim favorim boyasız hali.
daha doğal, eski duruyor.
çay ve sohbet eşliğinde yepyeni şeyler öğrenip hayallere daldım...
harika ağırlanıp ellerimiz dolu uğurladılar.
bir daha ki gelişime bana da yaptırmak için söz verdiler.
yeni kumbaralarımla yeni hedefler için umutlar atıyorum içine.
zamanı gelince kırıp mutluluk alacağım içinden yeni yerler görmek için.
yolunuz düşerse mutlaka Kınık'a uğramanızı öneririm.
sevgiler....