21 Aralık 2014 Pazar

İYİ SAKLAMBAÇ OYNARIM...

Kaybolmuştum bu aralar...

gerçek anlamda bir kayıptı benim için
içimde bir yolculuğa çıktım.
kendimi bulmak adına
size de oluyor mu?
bazen herkesten kaçarsınız.
en çokta kendinizden
sonra kendinizin bile bulamayacağı bir yere saklanmışsınızdır.
ben biraz iyiyim saklambaç konusunda
iyi saklanırım yani
çocukluktan gelen bir şey :)

ben bile bana yabancılaştım.
s.o.s. vermeye başladım.
şöylede kötü huyum vardır benim işler yolunda gitmiyorsa arada bırakırım bu kötü duruma
ver elini slow şarkılar, Orhan babalar, Müslüm Gürsesler...
yok yok o evreye gelmedim daha 
ama Cem Adrianda bitirdi beni doğrusu
bu durum bana uzak aslında sevmiyorum negatifliğ
i

bende ki değişimi farkeden  ailem
toplattı eşyalarımı geldim Bursaya
bebek bakar gibi bakılıyorum
ergenliğime girmiş gibiyim tekrar
eh şımartılmak kimin hoşuna gitmez ki
hele ki benim gibi bir ilgi arsızın
her şey ergenliktenmiş yani anlıcağınız.
ailemin desteği, Bursa,arkadaşlarım iyi geldi

toparlıyorum yani
reçetemde slow şarkılardan uzak durmak, sevdiğim insanlarla vakit geçirmek, pozitif bir yaşam,bol çikolata ve tatlı,aileyle vakit geçirme gibi şeyler var.
kendimi buldum mu? 
bu sorunun cevabına gelince
dediğim gibi iyi saklanmışım
bulur gibi oluyorum ama tam değil
olsun umutluyum içimdeki muzip çocuk iyi saklanabiliyorsa 
bende onu saklandığı delikten çıkartmasını bilirim.
biraz zamanımı alabilir ama olsun
mutluluk çok yakında
içimizde bir yerlerde
asıl mesele bulabilmekte. 
:D


21 Kasım 2014 Cuma

GÜZEL GİYİNMEK BENİM İÇİN VAZGEÇİLMEZ BİR TUTKU...


Uzun süredir moda, giyinmek üzerine yazmak istiyordum.
maalesef ertelemek gibi hastalık var bende. :(
neyse ki şimdi bilgisayarımın başındayım, yazıyorum.
hayatta insanı besleyen şeyler vardır ya 
onu tamamlayan, besleyen..
benimde sağlam köklerim, zaaflarım var bazı konularda.
bunlardan biri iyi giyinmek, tarzımı yansıtmak, modayı takip edip kendi stilimle harmanlamak
benim için moda kopyala yapıştır mantığı değil.
aaa şu modaymış, yada en iyi marka bu mutlaka almalıyım düşünceleri bana çok yanlış geliyor.
bir taytı çok kilolu bir kadında giyiyor, çok zayıf bir kadında.
bence insanlar ne moda ne renk gündemde takip etmeli
ama tabiri caizse kızılay dağıtmış gibi herkes giymemeli.

kısaca insanlar kendi vücutlarını tanıyıp, kaldırabileceği tarzları yorumlayıp giymeliler.
ben giyinmeyi çoğu kişiye göre daha çok seviyorum.
kombin aşığı olduğum doğrudur.

farklı tarzları, dönemleri karıştırıp kullanmak şu aralar gündemimde
bir bakıyorum asi ruhum meydanda, bir başka zaman cici bir kız, şık bir iş kadını modum tutuyor
yada 80'ler,90'lar... daha eskiler derken kendimi dönem dizilerinden fırlayıp gelmiş hissediyorum.
 her keste olduğu gibi bende de o gün ne giyeceğimi ruh halim çok etkiliyor.
(diğer faktörler dışında; havaşartları, mekan vs...)


bazen özensiz salaş takılıyorum, rahatsızım yada keyfim yok 
beni öyle görenler direk toparla kendini, yarın böyle görmek istemiyorum, bu sen değilsin, ne oldu?
gibi tepkiler alıyorum.
bence de bayan yada erkek herkes kendine dikkat edip özenli olmalılar.
çünkü insanın ruh hali, giyimi diğer insanları çok etkiliyor.
  bu yazıyı yazma nedenim giyim tarzımın merak edilmesi, aldığım kıyafetlerin yeri, markası, fiyatı
sosyal medya üzerinden, özel olarak mesajla yada yüz yüze soran çok kişi var.
ve  blogumda, instagramda da bu konu üzerinde durmam gerektiği söylendi.

 banada yazmak ve söylenenleri dikkate almak kaldı.
bundan sonra ''ben bu gün nasılım?'' başlığı altında nacizane düşüncelerimi, modaya dair öğrendiklerimi, gardrobumu, kombinlerimi,yazıcam ara ara.
umarım keyifle okursunuz.
giyinmek ve moda konusunda çok şey öğrenip, öğretiriz.
moda rüzgarının sizi sarması dileğiyle sevgiyle kalın.

BEN BUGÜN NASILIM?
Kombin detayları:
blazer ceket: stradivarius 29.99tl (indirimden)
gömlek: 24,99tl (markasını ve nerden aldığımı hatırlamıyorum)
atlet: koton 9.99 tl
kot pantolon: colins 69.99tl
postal bot: 110tl (Bursa nalbantoğlunda bir mağaza adını hatırlayamadım)
aksesuarlar: tezgahta satan satıcılardan yada her hangi bir bijuteriden aldığım için fiyat ve yer hatırlamıyorum.
çanta: 25tl (Bursa Zafer plazanın karşısındaki cadde üzerindeki çantacıdan)
gözlük:25tl (Bilecik Rüküş)

10 Kasım 2014 Pazartesi

HER ŞEY HOŞ BİR KOKUYLA BAŞLADI....

Yazın nişandan gelen kokulu bir taşla başladı her şey
her yeri saran ve benim deli olup bayıldığım bir koku...
aylardır bu kokuyu yapan kişiyi aradım.
her yeri kaplayan bu kokulu taşı kim yaptı?
hem şık, dekoratif, hem de kokusu bitmiyor.
sosyal ağlarda arayıp kokulu taş yapan kişilerden sipariş verdim.
aradığım değildi
neyse ki buldum...
mutlu son :)
bu günde bu güzel kokulu taşları yapan kişiyle tanışma fırsatı yakaladım.


 adı gibi rengarenk bir atölye burası...
Nagihan hanımın kurduğu renkli düşler atölyesi.


içeri girmeden daha harika demeye başladım.
renkler resmen bir masal kitabındaymışım gibi hissettirdi.
renk renk ürünler, el emeği göz nuru ve Nagihan Hanımın da hayal gücü ve yaratıcılığıyla birleşince
ortaya düş kurulası bir atölye çıkarmış.

nereye bakacağımı şaşırdım.
acaba şunu da mı alsam dediğim o kadar çok ürün çıktı ki
bir an kokulu taşlar için geldiğimi unuttum desem yeridir :)


bir çok ev kokusunu göre daha kalıcı ve daha ferah, rahatsız etmeyen tarzda kokulu taşları.
kaç ay peşinde koştum bulmak için sonuçta :)
ben bayıldım eminim sizde beğeneceksiniz.
Bursa'da olanlar bizzat atölyesine uğramalı.
hem kendi hemde atölyesi iç açıcı derecede güzel.
hoş sohbeti eşliğinde ürünlere bakabilirsiniz.
eliniz boş dönmeyeceğinize eminim. ;)
musmutlu anlar yaşamanız dileğiyle...

sipariş vermek isteyenler için renkli düşler atölyesinin sitesi:
http://www.renklidusleratolyesi.com/

30 Ekim 2014 Perşembe

HER KES KENDİ OYUNUNU YAZAR VE OYNAR!





böyle bir başlık atmak istedim çünkü benim gibi düşünen birine rastladım yakın zamanlarda
sonrada dedim ki belki umutsuz, mutsuz olan, iyi bir şeyler duymaya ihtiyacı olan birilerine yardımcı olur yazmalısın.
eveetttt destekçim William Shakespeare'in yazmış olduğu othello oyunundaki Lago.

 sevgili Lago' muz diyor ki ''Bedenimiz bahçemizdir, irademiz bahçıvanı, ister ısırgan dikersin, ister kekik dikersin, ister hıyar yetiştirir, kabak ekersin, bahçeni ya tek bitkiye ayırabilirsin yada bir sürü çiçekle doldurabilirsin, yeter ki sen iste! bahçenin kısır kalması da elinde, verimli, bakımlı olması da.
bunların hepsini yapmak irademize bakar.''
bende bunu hayata uyarlıyorum. 
hayatımız bizim bahçemiz düşüncelerimizle de bahçıvanlık yapıyoruz ve öyle bir bahçede zaman geçiriyoruz.
kimimiz harikalar yarabiliyor bahçesinde,
renk renk çiçekler, muhteşem güzelliklerle donatıyor
her şeye rağmen pozitif bir hayat ve mutluluk...

 kimiside neden böyle, her şey kötü, iğrenç bir hayat...
düşünceleriyle bahçesini farkında olmadan çöle çevirir.
hayat kimseye dört dörtlük değil bunu hepimiz biliyoruz.
fakat bunu güzelleştirmek tamamen kişinin elinde.
bir çok yaşanmış hikaye dinledim, duydum, gördüm
ben olsam napardım diye çok düşündüm ve o insanların bir çoğu hala yaşamayı başarıyorsa,
hala bir umutları, enerjileri varsa bizim kötümüz ne kadar kötü olabilir ki.
 sağlıklıyken, kimseye muhtaç değilken ve birçok kişiye göre iyi konumdayken neyin isyanı bu?
hala bir çok şeye karşı duran insanları gördükçe hayata karşı kocaman açıyorum kollarımı
ve mutluyum ki deyip gülümsüyorum.
sonrada mutluluk bulaştırma oyunu oynuyorum insanlarla, hayvanlarla, bitkilerle...
mutlu ettikçe, mutlu oluyorum,mutlu oldukçada mutlu ediyorum.
 hayat ahlarla vahlarla geçmez.
bütün enerji, güzellik insanın içinde ve iradesinde.
hayatı güzelleştirmekte elinizde kurak bir bahçede susuz kalıp yaşlanmakta...
 bence isteyince her şey olur.
 nasıl baktığınız önemli
güzeli gören güzel bakan gözlerde...
mutlu yarınlara
veee hayat gerçekten sevince güzel
her şey gibi...
(bu arada fotoğraflar Bursa Gölyazı' dan)

12 Eylül 2014 Cuma

YENİLİKLERLE DOLU BİR DÖNEM....


Eylül...
her ne kadar yaz çocuğu olsam da eylül sevdiğim aylardan biri.
Eylül yeni dönem başlangıcının habercisi
yazın depoladığım enerjinin, yaptığım tatillerin hakkını verme mevsimi
:)

yeni dönem için ziller çalmaya başladı...
üniversiteye gidecekler için yeni hayaller, yeni umutlar, yeni idealler kapılarda
veliler için yeni duygular, yeni telaşlar başladı.
terminaller doldu yeniden, yeni hikayelerle
bu sefer aynı oyunda yeni yüzler vardı.
kimisi ağlamaklı, kimisi korkulu, kimisi özlemle salladı ellerini gidenlerin ardından.


eylül...
yenilikler ayı, kollarını açıp insanları saran bir yandan kışa hazırlayan bir dost.
her ne kadar hüznü çağrıştırsa da güzelliklerle dolu bir ay.
yaza veda edemesem de bir yandan eylül de olmak hoşuma gidiyor.

yeni okul döneminde 3. yılıma girmiş bulunmaktayım.
ama beni asıl heyecanlandıran bu dönem için hedeflerim, isteklerim, planlarım...
bütün yaz bu sene için kurduğum hayaller, umutlar, yeni insanlar, yeni hikayeler


dileklerim, arzularım.
yeni oyunlar...
tiyatro...
moda...
beni tamamlayan projeler,...
kısaca yenilik anlamında çok şey var bu dönem içinde.
beni heyecanlandıran umutlandıran çok şey.


pozitif bir hayata açtım kollarımı.
sağlığım, enerjim yerinde
gülen gözlerle karşılıyorum seni eylül
ve biliyorum ki bu kış çok daha sıcak ve renkli


 şimdi verilen emeklerin hasadını toplama zamanı
yeni hayaller ve hedefler içinse ekim vakti.


her zamankinden daha umutluyum hayata karşı
 ve 
her zamankinden daha çok seviyorum hayatı


ah eylül ah!
nasıl tesadüfler sundun sen bana daha şimdiden...
nasıl güzel şeyler, insanlar, sevgiler...
hoş geldin
sefalar getirdin...
:D

3 Haziran 2014 Salı

ŞİMDİ UZAKLARDASIN!


Başıma geleceğini sanmazdım.
Hep başkalarından duyar üzülürdüm,
''Başınız sağolsun'' demeyi bile beceremezdim, sanki ayıpmış, yarasını deşiyormuşum sanırdım.
Bu durumlarda ne denir nasıl davranılır bilmedim ben hiç, bilmekte  istemedim hiç.
Gerçeklerle yüzleşiyor insan.
Ölüm meleğimi aldı seni şimdi?
O mu sevdi seni benden daha çok.
Taziye mesajları, selalar,dualar... Senin için mi? Gittin mi cidden dedecim?
Şimdi uzaklardasın gelemiceğim kadar geri gelemiceğin kadar uzak...
Hala inanamıyorum.sanki geri geliceksin ölmedin...
Çok zormuş sevdiğin birinin artık yok olduğuna kendini alıştırmak.
Özledim seni dedecim.
Şimdi orda yatıyorsun sonsuz uykudasın beyazlar içinde.
Adın yazıyor okuyamıyorum sen değilsin yatan sanki
Üşüyormusun, korkuyormusun?
Bırakıp gittin bizi...
Bir Meleksin artık beyazlar içinde
Bizde yarımız sensiz ve buruk.
Bir sürü mesken var şimdi bir de cevapsız sorular.
Asla cevap bulamıcam dede.çünkü yoksun.
Bana çok iyi şeyler öğrettin hayatın geçici olduğu, insanları kırmamam gerektiği, senin gibi iyi olmam gerektiği ve bir çok şeyi...
Seni asla unutmayacağız!
İyi ki senin torununum seni çok seviyorum büyük babacım!

15 Mart 2014 Cumartesi

AH İSTANBUL AH!...

''ne senle ne de sensiz olmuyor İstanbul''
adına şarkılar yazılmış, savaşlar yapılmış, şiirler okunmuş büyüleyici şehir...
beni de aşık etti kendine sinsice..
bütün yollar İstanbul'a çıkınca bize de fethetmek düştü!
rotamız kadı köy-oyun atölyesi.

küçüklüğümden beri hayranım tiyatroya, oyunculuğa...
orta okul dönemlerinde meslek olarak belirlemiştim kendime.
küçük yaşımla büyük umutlar, hayallerle bağırarak söylerdim 
''tiyatrocu olacağım ben''
tabi engellendi bu durum aç kalırsın, adam gibi bir şey ol!
ben hiç bir zaman kendimi öğretmen olarak görmedim, yada monoton bir hayat, meslekte
oyunculukta istediğin role girebiliyorsun
ister bir gay ol, ister sağır biri, yada bir öğretmen, doktor...
her mesleği olabilirsin ya da farklı farklı karakterler
özgürlük, sınırsızlık, terapi, aşk...
tiyatro!
oynamak!

gideceğim yol belli!
moda ve tiyatro
veee istanbul'
ilk durağımız kadı köy kibrit kutusu oldu.
ortam çok sıcak ve sevimliydi,
personeli güler yüzlü, gayet ilgiliydi.
kibrit kutusundan panolar, antika görünümlü çerçeveler çok ilgimi çekti.
değişik yerleri ve yeni insanlar keşfetmeyi çok seviyorum.
özellikle ilginç, otantik yerler.


 güzelce kahvaltımızı yapıp güç topladık
malum yol yorgunluğunu atmak lazımdı
daha gezecek çok yer var :)

kibrit kutusunda wc yok bu arada.
ilk kez böyle bir okuma odasıyla (wc yle) karşılaştığım için fotoğrafını çektim
:))


yaratıcı ve değişik
kibrit kutusuna gitmenizi öneririm.

tiyatronun en güzel yanı terapisi ve sağlam arkadaşlıklar kazandırması.
mervenur'um ve oğuzhan.
ne kadar az şey bildiğini söyle de ben aksini iddaa ediyorum,
çünkü bir çok şeyi merve'den öğrendim!
bana kattığı ve katmaya devam ettiği çok şey var!
zeki insanlar ve MÜTEVAZİ insanlara hayranım.
kendisi de tam olarak böyle biri.
bilgili, sevecen, tatlı sert, tiyatro aşığı,iyi bir teknik yönemen...
saymakla bitmez arkadaşımın özellikleri.

kahvaltıdan sonra ''kahve 40 yıl hatır'' diyerek
yorgunluk kahvelerimizi yudumladık afiyetle.
adını şuan hatırlamıyorum maalesef :(
ama çok güzel bir mekandı burasıda.


eee kahvelerde içildiğine göre asıl hedefe doğru gitme zamanı
malum yetişmemiz gereken bir oyun var.
 adeta mutluluk sarhoşu oldum.
içim içime sığmıyor, sürekli gülümsüyorum ve çok mutluyum diyordum.
''çok mutluyum''
sadece karşı cinse aşık olunmaz bu hayatta
çünkü ben kadıköy'e, tiyatroya aşık oldum!
itiraf etmek gerekirse beni büyüleyen ve aşık eden asıl şey
oyun atölyesi oldu.
  öğlen ayrı güzel akşam ayrı güzel olan antre cafe'ye bayıldım.
burada yaşamak isteyebileceğim kadar güzel.

  tasarlayan mimarın elline emeğine sağlık.
ve BÜYÜK USTA Haluk biginer'in
emeğine, azmine, başarısına, oyunculuğuna.... daha bir çok güzel özelliğine
diyecek söz yok.
 ''kim korkar hain kurttan''
defalarca izlesem sıkılmam.
oyuncular; zerrin tekindor, tardu flordun, şükrü özyıldız, nilperi şahinkaya
harika bir oyunculuk segiledi ve büyülediler.
hayran hayran izledim oyun boyunca.
yönetmenin (hira tekindor) emeğine sağlık.

 keyifli bir oyunun tadını çıkarmaya keyifli bir yemek eşlik eder.
neşeli, bol kahkahalı, mutluluk dolu bir gündü.
 doğru yoldayım diyerek hayallerime gömüldüm.
tiyatro aşksa eros beni tam 12 den vurdu.
eğer hırssa, azim, kararlılıksa  tam gaz devam.
hayalperestlik ise  bu konuda üstüme yoktur.:)
Ne olursa olsun
 tiyatro ve moda!
İstanbul
oyun atölyesi...
vazgeçemeyeceğim hedeflerim....
:)
sevgilerimle...