26 Eylül 2013 Perşembe

MASKELİ BALO!

hayat en iyi öğretmendir.
zamansa en iyi dost.
aldığımız dersler zaman zaman anlamsız gelse de zaman zaman canımızı sıksa da yanımıza kar kalan tecrübelerdir.
hayatın kendisi bir salon
düşünün bir kocaman bir balo solanı
üstelik maskeli bir balo


maskeli baloda herkes harikadır; üstü, başı, konuşması, tavırları
olduklarından çok farklı kendilerinden çok uzak
ve insanlar kendileri başta olamak üzere herkesi böyle kabul ederler.
çünkü korkarlar.
insanlar maskelerini çıkarmaktan korkarlar.
maske bir an çıksa altlarında bam başka biri çıkacak 
belki bencillikleri belki çıkarcı oluşları...
sonra büyü bozulacak ve eskisi kadar iyi görünmeyecekler yada dışlanacaklar.
oysa kendilerine benzer o kadar çok kişi varken dışlanamazlar, sadece ebedi bir yalnızlık vardır peşlerinde.
bu balonun güzel yanıda vardır.
kimisi maske takmaya ihtiyaç duymaz.
korkmazlar ben buyum deyip açık yüreklilik edebilirler.
kaybetmezler çünkü olduğundan başkası değildir karşımızdaki
ve kötü gün dostudurlar asla kaybetmek istemezsiniz, yalnız kalmak yerine yardımına koşacak bir sürü temiz insan olur etraflarında.
en güzeli en kolayı bu değilmidir sizce de
sırtında bir kambur taşımak gibi başkası gibi olmak yada gerçek seni saklamak
er yada geç rolünü unutmaz mı insan farkında olmadan, düşmez mi o maske hiç olmadık bir yerde çırıl çıplak kalmaz mı?
çıkarım var derken boşlukta düşmektir bu çok yorucu...

bu balonun ilk adımı üniversite sanırım.
her kesin bir sürü maske taktığı çıkar arkadaşlıkların olduğu bir balo
korkarak girersin o kapıdan bam başka bir dünya bin bir umutla
sonra 
sonra ne mi olur başlar hayat ana sana öğretmeye
saymaya başlarsın sende 1.maske 2.maske 3.maske
şaşırırsın ne çok maskeli insan varmış diye.
dostum dersin, emek verirsin bir bakarsın ki senin koyduğun yerden çok daha alttadır yeri
haaa bunu anlamak 2 günü almaz belki koca bir seneni alır belki bir kaç ayını
çünkü kimisi kötüdür rol yapamaz maske bile saklayamaz kötülüğünü
ama kimiside o kadar iyidir ki rol konusunda anlamak çok zor olur
bunula ilgili denmiş çok güzel söz var ''ya göründüğün gibi ol yada olduğun gibi görün''
dostluklar kolay kurulmaz.

bazen ufak tefek ayrıntılarda gizlidir bazen dertler de üzüntülerde bazen tebessümler de saklıdır
en çokta kötü günlerde belli eder kendini
anlamasını bilene!
benim kötü yönlerimden biri sanırım insanlara çabuk güvenmem ve çok şans vermem
tabi olduklarında daha üst konumlarda görmemi de unutmamak lazım.

maskem yok çok mutluyum bu yüzden
korkmuyorum da günahlarımla sevaplarımla ben buyum.
yanlışlarımı da sevdiğim ve hak eden insanlar için düzeltmek için hazırım.
kocaman ailem beni gerçekten sevdiğini bildiğim kardeş kadar yakında bir dostum var.
niye maske takayım ki :))
(tanıdığım günden beri aynı olan dostum CANAN ATASOY'A itafen.)
SEVGİLERİMLE
 MASKESİZ ÇOK GÜZEL HAYAT DİLİYORUM :))

12 Eylül 2013 Perşembe

ZAMAN HIZLA GEÇİYOR...

bebek olmak
dünyadaki en güzel şeylerden biri sanırım.
ne dert ne tasa ne de başka bir şey.
tek düşündükleri etrafı keşfetmek...
gerisi zaten evebeyleri tarafından en harika şekilde gerçekleştiriliyor.
zamanın durmasını istediğim anlardan biri sanırım bebekliğim ve çocukluğum.
bana düşen tek rol altıma yapmam, acıktığımda belli etmem vs...

çok güzel bir bebeklik geçirmişim.
çocukluğuma dair şeylerin bir kısmını hatırlıyorum.
sayısız oyuncağım, çeşit çeşit kıyafetlerim varmış.
anlayacağınız annemin el bebek gül bebek büyüttüğü biricik kızıymışım.
daha doğrusu ananemin demeliydim.:))

bana ananem bakmış.annem çalışıyormuş.babam da askerdeymiş o dönemlerde.
durum böyle olunca da bir şeyden eksik kalmayayım düşüncesi ve sevgiyle özlemle de harmanlanınca biraz şımarık büyütülmüşüm :))
zaman keşke o dönemlerde dursaymış.

şu an ki halimden şikayetçi olduğum için değil yanlış anlamayın sadece bebeklik kadar masum bir şeye rastlamadığım için.
zamanla bebekliğimiz kayboluyor sonra çocukluk evresine geçiyoruz.


dedemin tarlaları olduğu için çoğu şeyin organiğiyle büyümüşüm.
babaannem ben geleceğim diye keçi sütü,inek sütü kaynatırdı.
bahçede sulama olacağı zaman sıvarmışım bacaklarımı yalın ayak koştururmuşum hortum tepelerinde suyun etrafında.


dedemin ödü patlardı ben hasta olacağım karnım ağaracak diye oda benim peşimden ''yapma kızım basma ayşenur karnın ağaracak'' diye koşardı.
ben dinlermiyim daha çok eğlenirmişim bu durumdan :))
şimdi sırayla geçyor o dönemler gözümün önünden
bir an at tepesindeyim yarım saat sonra ağaçlarda dedemin babaannemin sırtında omzunda geziyorum.
ahh çocukluğum!


çok şanslıyım bu açıdan doğal şeyler yemek ağaçlara tırmanmak dağ bayır koşmak istediğim kadar hemde çok büyük bir nimetmiş.
orta okul dönemlerinde malum ergenlik asi hırçındım
dilimde bir özgürlük bir büyümetir gidiyor.
ah 16 olsam büyüsem. ah 18 olsam da özgür olsam diye .
vee büyüdüm, herkes gibi.
şimdide o zamanları yad ediyorum.
o zamanlarda büyümek çok basit geliyordu.
büyüdükçe de çocuk olmak istiyorum.

büyümek güzel olsa da sorumluluklar insanlar hayat zor.
şimdi üniversite öğrencisiyim.

bir sürü sorumluluk, çeşit çeşit insanlar ve tecrübeler...
yaralanıyorsun, yıpranıyorsun.
dizlerin kanıyor ama çoğu zaman kimse üflemiyor o yaraları.
büyümek çoğu zaman böyle bir şey olsa da kimi zamanda güzel!
çünkü çok şey öğreniyorsun büyürken, en güzeli de kendi ayaklarım üzerinde durabiliyorum.

bu da yanıma kar kalan kısmı 
daha çok tecrübe
 tek başına kalsan da sorunların üstesinden gelebilme gücü:))
sevgilerimle
Ayşenur Tiren 
:))