14 Ekim 2013 Pazartesi

BU ARALAR YOĞUN ZAMANLAR!


çok meşgulüm çok
her anımız bize verilmiş en büyük nimet
en güzel şekilde en verimli şekilde geçirmek için uğraşıyorum
koptum gidiyorum kısaca :)

programım çok yoğun 
okul, ders, ehliyet, tiyatro, klüp...
derken eve nasıl geliyorum gün nasıl bitiyor anlamıyorum.
eve gelince de bitmiyor ki zaman.
yemek, temizlik,yeni projeler, okumam gereken kitaplar
peşimde kuyruk oluyor.



üzerinde çalıştığım markanın düzenlemeleri de var.
ee kendime de ayırmam gereken bir zaman olması lazım
pilimi yenilemem gerekiyor.

bu da sevdiklerimle vakit  geçirmek dertleşmekle oluyor.
yenilen yemekler, içilen kahvelerle kendime geliyorum.




yatağa zor atıyorum çoğu zaman kendimi
ve ben uykuyu çok sevmeme rağmen bazen 3 saatlik uykuyla güne başlamam gerekiyor.
ne kadar yorgun olsam da yüzümde kocaman bir tebessümle günaydın diyebiliyorum.
kimseye yorgun olduğumu çaktırmadan :)

mutluyum doya doya yaşamaktan.
yorgun olsam da günü güzel bitirmekten
bazı şeyleri yetiştiremesem de arkadaşlarımla vakit geçirip onlara zaman ayırmaktan mutluyum işte
itiraf etmek gerekirse bazende aylaklık yapmaktan mutluyum. :)

ajandamda birikmiş bir sürü iş varken yataktan çıkmamaktan yada sevdiğim bir film açıp kucağıma da kocaman bir puding alıp yemekten mutluyum.
evet belki eksik yaptığım şeyler var ,
olsun yinede güzel hayat!
insanların derdine ortak olmak güzel,
yeni umutlarla coşmak güzel,
seviyorum hayatın her anını arkadaş!
uykusuz kalsam da kafamı kaşıyamasam da bir çok şeye yetişiyorum ya 
bu bana yeter.
:))

9 Ekim 2013 Çarşamba

GİTMEK GEREKİR BAZEN!

olanlara karşı
bazen ne yapmak istediğini bilemezsin
bırakırsın kendini zamanın kollarına
bir meltem eser yada rüzgar 
savrulursun bir anda
hoşuna gider bu durum 
sonunu düşünmek yada kafanı yormak istemezsin
sadece gitmek istersin

zamanda yolculuk belki
yada deniz kenarında gezinti
 yosun kokusu 
yüzüne vuran hafif bir esinti 

istediğin biraz uzaklaşmaktır bulunduğun andan
biraz yalnız kalmak düşünmek yada 
sadece o anda kaybolmak...

sonra güneş ısıtır seni
içine çekersin mis gibi deniz kokusunu 

evet bazen gitmektir güzel olan
bu andan bu diyardan bilinmezliğe
sadece gitmek kelimesidir seni mutlu eden
şehrin gürültüsünden bir sürü insandan gitmek


bir ohh çekip kendinle kalmak
deşarj olmaktır iyi gelen
çok bunaldığımda bende gitmek kelimesine sığınıyorum.
''bırak her şeyi tanımadığın bir şehire git ve yaşa
aklına estiği gibi doya doya çıkart tadını'' diyorum kendime.

beni kendime getirende ufak kaçamaklar oluyor çoğu zaman
bunaldığımda bir valiz yapıp sonrada rota mı belirlemek kalıyor geriye
akşamları yıldızları izleyebilmek, 
güneşli bir hava, pırıl pırıl bir denize bakarak hayallere gömülmek
yeniden doğmuş gibi hissediyorum sonra
helede gittiğim yerlerde yeni insanlar tanıyıp yeni şeyler keşfetmişsem değmeyin keyfime
hayatın tadını çıkartmayı seviyorum.

gidemediğim zamanlarda da
hayalini kurmak güneşin eşliğinde yürümek de keyif veriyor.
sonrada o hayali gerçekleştirmek için an kolluyorum. :)
yeni rotam İstanbul!
keşfedilecek ve öğrenilecek çok şeyi olan bir şehir
buram buram tarih kokusunu alıyorum şimdiden :)
 2-3 günlük bir kaçamağa sığamayacak olsa da 
elimden geldiğince iyi değerlendireceğim.
yeni yerler ve fotoğraflar beni bekliyor.
Sevgilerimle 
ben kaçar!
:)







26 Eylül 2013 Perşembe

MASKELİ BALO!

hayat en iyi öğretmendir.
zamansa en iyi dost.
aldığımız dersler zaman zaman anlamsız gelse de zaman zaman canımızı sıksa da yanımıza kar kalan tecrübelerdir.
hayatın kendisi bir salon
düşünün bir kocaman bir balo solanı
üstelik maskeli bir balo


maskeli baloda herkes harikadır; üstü, başı, konuşması, tavırları
olduklarından çok farklı kendilerinden çok uzak
ve insanlar kendileri başta olamak üzere herkesi böyle kabul ederler.
çünkü korkarlar.
insanlar maskelerini çıkarmaktan korkarlar.
maske bir an çıksa altlarında bam başka biri çıkacak 
belki bencillikleri belki çıkarcı oluşları...
sonra büyü bozulacak ve eskisi kadar iyi görünmeyecekler yada dışlanacaklar.
oysa kendilerine benzer o kadar çok kişi varken dışlanamazlar, sadece ebedi bir yalnızlık vardır peşlerinde.
bu balonun güzel yanıda vardır.
kimisi maske takmaya ihtiyaç duymaz.
korkmazlar ben buyum deyip açık yüreklilik edebilirler.
kaybetmezler çünkü olduğundan başkası değildir karşımızdaki
ve kötü gün dostudurlar asla kaybetmek istemezsiniz, yalnız kalmak yerine yardımına koşacak bir sürü temiz insan olur etraflarında.
en güzeli en kolayı bu değilmidir sizce de
sırtında bir kambur taşımak gibi başkası gibi olmak yada gerçek seni saklamak
er yada geç rolünü unutmaz mı insan farkında olmadan, düşmez mi o maske hiç olmadık bir yerde çırıl çıplak kalmaz mı?
çıkarım var derken boşlukta düşmektir bu çok yorucu...

bu balonun ilk adımı üniversite sanırım.
her kesin bir sürü maske taktığı çıkar arkadaşlıkların olduğu bir balo
korkarak girersin o kapıdan bam başka bir dünya bin bir umutla
sonra 
sonra ne mi olur başlar hayat ana sana öğretmeye
saymaya başlarsın sende 1.maske 2.maske 3.maske
şaşırırsın ne çok maskeli insan varmış diye.
dostum dersin, emek verirsin bir bakarsın ki senin koyduğun yerden çok daha alttadır yeri
haaa bunu anlamak 2 günü almaz belki koca bir seneni alır belki bir kaç ayını
çünkü kimisi kötüdür rol yapamaz maske bile saklayamaz kötülüğünü
ama kimiside o kadar iyidir ki rol konusunda anlamak çok zor olur
bunula ilgili denmiş çok güzel söz var ''ya göründüğün gibi ol yada olduğun gibi görün''
dostluklar kolay kurulmaz.

bazen ufak tefek ayrıntılarda gizlidir bazen dertler de üzüntülerde bazen tebessümler de saklıdır
en çokta kötü günlerde belli eder kendini
anlamasını bilene!
benim kötü yönlerimden biri sanırım insanlara çabuk güvenmem ve çok şans vermem
tabi olduklarında daha üst konumlarda görmemi de unutmamak lazım.

maskem yok çok mutluyum bu yüzden
korkmuyorum da günahlarımla sevaplarımla ben buyum.
yanlışlarımı da sevdiğim ve hak eden insanlar için düzeltmek için hazırım.
kocaman ailem beni gerçekten sevdiğini bildiğim kardeş kadar yakında bir dostum var.
niye maske takayım ki :))
(tanıdığım günden beri aynı olan dostum CANAN ATASOY'A itafen.)
SEVGİLERİMLE
 MASKESİZ ÇOK GÜZEL HAYAT DİLİYORUM :))

12 Eylül 2013 Perşembe

ZAMAN HIZLA GEÇİYOR...

bebek olmak
dünyadaki en güzel şeylerden biri sanırım.
ne dert ne tasa ne de başka bir şey.
tek düşündükleri etrafı keşfetmek...
gerisi zaten evebeyleri tarafından en harika şekilde gerçekleştiriliyor.
zamanın durmasını istediğim anlardan biri sanırım bebekliğim ve çocukluğum.
bana düşen tek rol altıma yapmam, acıktığımda belli etmem vs...

çok güzel bir bebeklik geçirmişim.
çocukluğuma dair şeylerin bir kısmını hatırlıyorum.
sayısız oyuncağım, çeşit çeşit kıyafetlerim varmış.
anlayacağınız annemin el bebek gül bebek büyüttüğü biricik kızıymışım.
daha doğrusu ananemin demeliydim.:))

bana ananem bakmış.annem çalışıyormuş.babam da askerdeymiş o dönemlerde.
durum böyle olunca da bir şeyden eksik kalmayayım düşüncesi ve sevgiyle özlemle de harmanlanınca biraz şımarık büyütülmüşüm :))
zaman keşke o dönemlerde dursaymış.

şu an ki halimden şikayetçi olduğum için değil yanlış anlamayın sadece bebeklik kadar masum bir şeye rastlamadığım için.
zamanla bebekliğimiz kayboluyor sonra çocukluk evresine geçiyoruz.


dedemin tarlaları olduğu için çoğu şeyin organiğiyle büyümüşüm.
babaannem ben geleceğim diye keçi sütü,inek sütü kaynatırdı.
bahçede sulama olacağı zaman sıvarmışım bacaklarımı yalın ayak koştururmuşum hortum tepelerinde suyun etrafında.


dedemin ödü patlardı ben hasta olacağım karnım ağaracak diye oda benim peşimden ''yapma kızım basma ayşenur karnın ağaracak'' diye koşardı.
ben dinlermiyim daha çok eğlenirmişim bu durumdan :))
şimdi sırayla geçyor o dönemler gözümün önünden
bir an at tepesindeyim yarım saat sonra ağaçlarda dedemin babaannemin sırtında omzunda geziyorum.
ahh çocukluğum!


çok şanslıyım bu açıdan doğal şeyler yemek ağaçlara tırmanmak dağ bayır koşmak istediğim kadar hemde çok büyük bir nimetmiş.
orta okul dönemlerinde malum ergenlik asi hırçındım
dilimde bir özgürlük bir büyümetir gidiyor.
ah 16 olsam büyüsem. ah 18 olsam da özgür olsam diye .
vee büyüdüm, herkes gibi.
şimdide o zamanları yad ediyorum.
o zamanlarda büyümek çok basit geliyordu.
büyüdükçe de çocuk olmak istiyorum.

büyümek güzel olsa da sorumluluklar insanlar hayat zor.
şimdi üniversite öğrencisiyim.

bir sürü sorumluluk, çeşit çeşit insanlar ve tecrübeler...
yaralanıyorsun, yıpranıyorsun.
dizlerin kanıyor ama çoğu zaman kimse üflemiyor o yaraları.
büyümek çoğu zaman böyle bir şey olsa da kimi zamanda güzel!
çünkü çok şey öğreniyorsun büyürken, en güzeli de kendi ayaklarım üzerinde durabiliyorum.

bu da yanıma kar kalan kısmı 
daha çok tecrübe
 tek başına kalsan da sorunların üstesinden gelebilme gücü:))
sevgilerimle
Ayşenur Tiren 
:))

30 Ağustos 2013 Cuma

TATİL GİBİSİ YOK!

tatil gibisi var mı?
Bir çoğumuz için bu sorunun cevabı ''YOK'' :))
bu benim içinde böyle.
koca bir yılın yorgunluğu anca güzel bir tatille çıkıyor.
durum  böyle olunca bana da valiz hazırlayıp yer beğenmek kalıyor :)
Alışveriş yapıldı, valizler hazırlandı ve yola çıkıldı.
yenilenip stres atma, bol bol yüzme zamanı geldi.

 ben tam bir yaz aşığıyım.
deniz kum güneş üçlüsü beni kendime getiriyor.

 yüzmek...
yüzerken sanki aklımdaki her şey uçup gidiyor.
her kulacımda daha güçleniyorum, hafifliyorum
 dertler tasalar uçup gidiyor...
hafifliyorum
yüzmüyorum da uçuyorum sanki 
 görünmez kanatlar eşliğinde denizin üstünde
:))
güneş pırıl pırıl gülümsüyor,
akşam üstü çıkan dalgalar şarkı söylüyor,
hafif esen rüzgar yüzümü gıdıklıyor, saçlarımdan akıp gidiyor :)
kulağımda mp3'üm
müzik eşliğinde gökyüzünün, güneşin tadını çıkarıyorum.
şarkıda da dediği gibi 
''uzanmışım kumsala güneş damlar içime 
kurumuş dudaklarımda unutulmuş bir beste
yaşıyorum aheste''

bende öyle yaptım.
tatil boyunca aheste aheste yaşadım.
bol bol uyudum, yüzdüm, gezdim, güldüm.
gezmekte en az yüzmek kadar güzeldi.
gördüğüm güzellikleri, güzel anları ölümsüzleştirdim.



 her şey o kadar güzel ki 
mutluluk, neşe...
etrafımda kelebekler uçuyor,çok mutluyum.
şarkının devamındaki gibi
''umudum yarınlarda; TATİLDEYİM''
:)
 içimdeki çocuk harekete geçti,
eğlenirken, gezerken...
içim içime sığmıyor
 kıpır kıpırım.
yüzümde eksilmeyen bir tebessüm.
bu kadar enerjiyi de bir yerlerde kullanmam lazımdı.
hadi o zaman Medusa'ya dedik
pistte dans etme zamanı..

yerli, yabancı müziklere bıraktım kendimi
kopup gittim dans ederken.
geceler ayrı güzel, gündüzler ayrı...
maalesef her güzel şeyinde bir sonu var.


 tatilinde sonu geldi...
gitmeden de apollon tapınağını görelim dedik.


 tapınağın inşası yüzyıl sürmesine rağmen bitirilememiş.
görülmesi gereken yerlerden birisi burası.

 kocaman merdiven basamakları yanında kendimi karınca gibi hissettim.
devasal büyüklükteki sütunlar, dokular, süslemeler çok güzeldi.

parmaklarımı yüzyılla dayanan bu eserde gezdirmek çok farklı bir his.
sanki o döneme gittim. 
 bir an o dönemin kıyafetlerini taşıyormuşum,
etrafımda yanan meşaleler varmış gibi hissettim.
hayallerden sıyrılıp geri dönme vakti geldi.
derin bir nefes alıp koltuğuma yaslandığımda
bu tatil bana çok şey katmış diyorum
ohhh be tatil ne güzel şeymiş!
:))